5 Mart 2012 Pazartesi

SAĞLIK VE AFİYET DUASI

Ruh ve beden sağlığı başlı başına birer nimettir. Yüce
Allah’ın verdiği bu nimetlerin kıymetini bilmek, onları
maddî ve manevî tehlikelerden, zarar verici şeylerden ve günahlardan
korumak her bir mü’minin görevidir. Dua da ruh
ve beden sağlığının korunmasında en önemli manevi unsurlardan
biridir.
* Abdullah İbni Ömer (r.a.) diyor ki; Resûlullah
(s.a.s.)’ın dualarından biri şu idi:

اَللّٰهُمَّ إِنّ۪ى أَعُوذُ بِكَ مِنْ زَوَالِ نِعْمَتِكَ وَتَحَوُّلِ عَافِيَتِكَ وَفُجَاءَةِ
نِقْمَتِكَ وَجَمِيعِ سَخَطِكَ

Okunuşu: “Allâhümme innî e’ûzü bike min zevâli
ni’metike ve tehavvüli ‘âfiyetike ve fücâeti nıkmetike ve
cemî’ı sahatike.”
Anlamı: “Allah’ım! Verdiğin nimetin yok olup gitmesinden,
lütfettiğin âfiyetin bozulmasından, ansızın vereceğin
cezâdan ve senin gazabını üzerime çekecek her şeyden sana
sığınırım.” (Müslim, Zikir, 96; Ebû Davud, Salat, 367)

Peygamberimiz (s.a.s.); sahabeden Enes bin Malik’e,
herhangi bir yeri ağrıdığı zaman, şikayet ettiği yerin üzerine
elini koyup besmele ile şöyle dua etmesini tavsiye etmiştir:

بِاسْمِ الِّٰهل اَعُوذُ بِعِزَّةِ الِّٰهل وَ قُدْرَتِهِ مِنْ شَرِّ مَا اَجِدُ مِنْ وَجَعِي هٰذَا

Okunuşu: “Bismillahi, e’ûzü bi-‘ızzetillâhi ve kurdatihî
min şerri mâ ecidü min vece’î hâzâ.”
Anlamı: ‘Allah’ın adı ile, şu çektiğim acının şerrinden
Allah’ın gücü ve kudretine sığınırım’ de.
Sonra elini kaldır, sonra bu duayı üç beş defa tekrar et.
(Ebû Ya’lâ, Zikir ve Dua, No: 1126)

HELÂL RIZIK - KAZANÇ DUASI


Kişinin kimseye muhtaç olmadan hayatını sürdürebilmesi
ve çoluk çocuğunun nafakasını temin edebilmesi için
meşrû yoldan çalışıp helâlinden kazanması dinî bir görevdir.
Bu görevi yerine getiren kimse Allah’a ibadet etmiş
olur. Aynı şekilde yasaklara ve sınırlara uyarak haramdan
ve haksız kazançtan sakınmak da, Allah’a karşı gösterilmesi
gereken bağlılık, kulluk ve dindarlığın bir göstergesidir.

Bu itibarla Müslümanlara düşen görev; kulluk bilinciyle
helâl kazanç temin etmek için gayret göstermek, ayrıca
bu hedefine ulaşabilmek için de dua edip Yüce Allah’tan
yardım istemektir.
Yüce Allah, Kur’ân-ı Kerim’inde bu konuda bize şöyle
güzel bir dua öğretiyor:

وَارْزُقْنَا وَاَنْتَ خَيْرُ الرَّازِق۪ينَ

“Verzüknâ ve ente hayrur-râzikîn.”
Ey Allah’ım! Bizi rızıklandır. Sen rızıklandıranların en
hayırlısısın.(Mâide, 5/114)

Hz. Ali (r.a.)’den rivayet edildiğine göre, Resûlüllah
(s.a.s.) da kendisine şu duayı öğretti:

اَللّٰهُمَّ اكْفِن۪ي بِحَلاَلِكَ عَنْ حَرَامِكَ وَاغْنِن۪ي بِفَضْلِكَ عَمَّنْ سِوَاكَ

Okunuşu: “Allâhümme’kfinî bi-helâlike ‘an harâmike,
veğninî bi-fadlike ‘ammen sivâke.”
Anlamı: “Allah’ım! Bana helâl rızık nasib ederek haramlardan
koru! Lütfunla beni senden başkasına muhtaç etme!”
(Tirmizî, De’avât, 110)

DUANIN USUL VE ADABI


Dua her zaman ve mekânda; her hâl ve şartta söz gelimi;
Yürürken, otururken ve yatarken yapılabilir. (Yûnus, 10/12).
Nitekim bir ayette şöyle buyrulmuştur:

اَلَّذِينَ يَذْكُرُونَ الٰهّلَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَى جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ
السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هٰذَا بَاطِلًا سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ
النَّارِ

Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken
Allah’ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler.
‘Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, Seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru’ derler.” (Âl-i İmrân, 3/191)

Usul ve adabına uygun bir dua; sadece dil ve dudaklarla
yapılmaktan ibaret olmamalı, kalp ve rûh da duaya
katılmalıdır. Eller, dil ve gönül hep birlikte Allah’a yönelmelidir.
Dua esnasında korku ve ümit birlikte bulunmalı,
candan ve yalvararak, ihlâs ve samimiyetle istenmelidir.
Dua gönülden, gizlice ve alçak sesle, günahlara pişmanlık
duyularak, kıbleye yönelerek ve Allah’ın adıyla başlanarak
yapılmalı, dua esnasında dinî şuur yoğunlaştırılmalı,
kabulü için acele edilmemelidir. Duanın kabul edileceğine
inanılarak ısrarla duaya devam edilmelidir. Ayrıca isteğini
Allah’a arz etmeden önce Allah’a hamd-ü senâ, Peygamberimize
de salât-ü selâm getirmelidir. Abdest alınmalı (Tirmizî, De’avât, 125), mümkünse kıbleye dönülmeli, dua cümleleri üç defa tekrar edilmelidir.

2 Mart 2012 Cuma

MAUN SURESİ VE ANLAMI


OKUNUŞU: Era'eytellezî yükezzibü biddîn. Fezâlikellezî, yedu'ulyetîm. Ve lâ yehüddü alâ ta'âmilmiskîn. Feveylün lilmüsallîn. Ellezîne hüm an salâtihim sâhûn. Ellezîne hüm yürâûne. Ve yemne'ûnelmâ'ûn.

ANLAMI: (Ey Muhammed) Dini yalan sayanı gördün mü? Öksüzü kakıştıran, yoksulu doyurmaya yanaşmayan kimse işte odur. Vay o namaz kılanların haline ki: Onlar kıldıkları namazdan gâfildirler. Onlar namazlarıyla gösteriş yaparlar. Ufacık bir yardıma bile engel olurlar.

MAUN SURESİ HAKKINDA;
          
Kur'ân-ı Kerîm'in yüz yedinci sûresidir. Genel kabule göre Mekke devrinin ilk yıllarında inmiştir. Adını son âyetindeki "mâûn" kelimesinden alır. Bu kelime "zekât; komşular arasında sıkça ödünç alınıp verilen çeşitli ev eşyası" anlamlarına gelmektedir.
Kısa bir sûre olmasına rağmen Mâûn sûresinde inkarcıların, din konusunda samimiyetsiz ve iki yüzlü insanların ahlâkî ve içtimaî kötülüklerini tanıtmak suretiyle Önemli mesajlar verilmiştir.

Sûre, içeriğinin önemine muhatapların dikkatini çekmek maksadıyla, "Dini yalanlayanı gördün mü?" şeklindeki soru ifadesiyle başlamaktadır. Bu âyetin, Mekke müşriklerinden olan ve kıyameti inkâr eden As b. Vâil hakkında nazil olduğu rivayet edilmektedir. Daha sonra, dini asılsız saymanın insanın ahlâkında meydana getirdiği olumsuz etkilere yetimlere karşı şefkatsiz davranıp onları hor görme örneğiyle vurgu yapılır. Kur'ân-ı Kerîm'in başka âyetlerinde de yetimlerin mallarının ve haklarının korunup gözetilmesine dikkat çekilmektedir. Ardından gelen âyette kınayıcı bir üslûpla yoksulların yiyeceklerini ken­dileri sağlamadıkları gibi başkalarını da buna özendirmekten uzak duranlara işa­ret edilir. Âyette "yoksulları doyurmak" yerine "yoksulun yiyeceği" denilmek suretiyle varlıklı olanların malında yoksulların haklarının bulunduğu belirtilmektedir. Nitekim bu husus, "Onların mallarında isteyenin ve yoksulun hakkı vardır" mealindeki âyette de ifade edilmektedir.

Sûrenin son dört âyetinde ibadetlerine riya karıştıranlar, iyiliğe engel olanlar veya yoksullardan ihtiyaç duydukları şeyleri esirgeyenler kınanmıştır. İbn Abbas'tan nakledilen bir rivayete göre 5. âyette, yalnız kaldıklarında namazı terkedip başkalarıyla birlikte iken namaz kılan münafıklar kastedilmiştir. Bu âyette namazı ciddiye almayan, eğlence kabilinden namaz kılan kimselere dikkat çekildiği şeklinde de yorumlar mevcuttur. 

Son âyette dini asılsız sayanların "Maun"a da engel oldukları belirtilmiştir. Mâûn kelimesinin sözlük anlamından hareketle bu âyette, âhireti inkâr eden kimselerin başkalarına küçük fedakârlıklarda dahi bulunmayacak kadar bencil bir karakterde oldukları vurgulanmaktadır. Sûrenin en önemli mesajı, Allah'a gönülden ibadet etmekle toplumsal hayatta yardımlaşma, şefkat ve merhametin dindarlık bakımından bir­birinden ayrılamayacağı hususudur.