Dua
her zaman ve mekânda; her hâl ve şartta söz gelimi;
Yürürken,
otururken ve yatarken yapılabilir. (Yûnus,
10/12).
Nitekim
bir ayette şöyle buyrulmuştur:
اَلَّذِينَ يَذْكُرُونَ الٰهّلَ قِيَامًا
وَقُعُودًا وَعَلَى جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ
السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ رَبَّنَا مَا
خَلَقْتَ هٰذَا بَاطِلًا سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ
النَّارِ
“Onlar ayaktayken, otururken ve yanları
üzerine yatarken
Allah’ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde
düşünürler.
‘Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, Seni eksikliklerden
uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru’ derler.”
(Âl-i İmrân, 3/191)
Usul
ve adabına uygun bir dua; sadece dil ve dudaklarla
yapılmaktan
ibaret olmamalı, kalp ve rûh da duaya
katılmalıdır.
Eller, dil ve gönül hep birlikte Allah’a yönelmelidir.
Dua
esnasında korku ve ümit birlikte bulunmalı,
candan
ve yalvararak, ihlâs ve samimiyetle istenmelidir.
Dua
gönülden, gizlice ve alçak sesle, günahlara pişmanlık
duyularak,
kıbleye yönelerek ve Allah’ın adıyla başlanarak
yapılmalı,
dua esnasında dinî şuur yoğunlaştırılmalı,
kabulü
için acele edilmemelidir. Duanın kabul edileceğine
inanılarak
ısrarla duaya devam edilmelidir. Ayrıca isteğini
Allah’a
arz etmeden önce Allah’a hamd-ü senâ, Peygamberimize
de
salât-ü selâm getirmelidir. Abdest alınmalı (Tirmizî,
De’avât, 125), mümkünse kıbleye dönülmeli, dua cümleleri üç defa tekrar
edilmelidir.
0 yorum:
Yorum Gönder